Spor Dünyasına Kadın Yolculuğu

Eski çağlarda kadınların spora katılımlarıyla ilgili pek fazla şey bilinmez. Antik Yunan’da kadınların spor yaptığı bilinse de aslında diğer toplumlarda da adına spor denmese bile kadınların fiziksel aktiviteler de rol aldıkları anlaşılmaktadır. Orta Çağlar’a gelindiğinde ise kadınlar genellikle dışlanmış ve spor adıyla değil ama rekreatif amaçlı olarak bedensel aktiviteler yapabilmişlerdir. Modern Olimpiyatlarda ilk etapta yer alamayan kadınlar daha sonraları organize çalışmalar sayesinde dünyada düzenlenmekte olan hemen her türlü spor organizasyonunda yerlerini almışlardır.  

Antik Çağ’da Kadın ve Spor  

Antik toplumlarda sportif aktiviteler öncelikle savaşçı becerilerin geliştirilmesi ve korunması amacıyla yapılırdı. Tarihte bilinen ilk uygarlıklardan biri olan Mısır’da dini, rekreatif ve askeri amaçlı aktiviteler kapsamında akrobatik hareketler ve jimnastik, halat çekme, sopalı ve toplu oyunlar, bıçak atma, güreş, yüzme, dans ve şans oyunları gibi oyun ve yarışmaların uygulandığı bilinmektedir. MÖ 2600’lere ait Mısır duvar resimlerinde akrobatik jimnastik hareketleri yapan ve top oynayan kadın tasvirleri eski dünyada kadın-spor ilişkisine işaret etmektedir.  

Batıdaki ilk yüksek medeniyet, MÖ 1600’den itibaren Doğu Peloponez’deki Prenslik merkezi Miken’de başladı. Miken’de yapılan sportif aktiviteler askeri amaçlı olduğundan, kadınların erkekler gibi spor yapmasına olanak yoktu. Demeter rahibesi dışında kadınlar Antik Yunan’da Olimpiyat Oyunlarına seyirci olarak bile katılamazlar, yarışmaları gizlice seyreden bir kadın yakalandığında Typaeum dağından atılarak ölümle cezalandırılırdı. Antik Yunan’da kadınlar için her dört yılda bir Zeus’un karısı Hera onuruna Olimpiya’da Hera Oyunları düzenleniyor, bu yarışmalara evli kadınlar değil genç kızlar katılabiliyordu. Spartalı kadınlar ise diğer Yunan kentlerindeki kadınların aksine fiziksel olarak eğitilir ve antrene edilirdi. Kadınların aldıkları bu eğitimin amacı sağlıklı ve güçlü çocuklar doğurmalarına yönelikti ve aktivitelerini dans, koşu, atlamalar, top oyunları, güreş, cirit ve disk atma oluşturuyordu. 

Orta Çağ’dan 19. Yüzyıla Kadar Kadının Spordaki Yeri  

Avrupa’da Orta Çağ’ın başlarında Hıristiyanlığın yayılmasından sonra yerleşen düşünce ile beden eğitimi geri planda kalmıştır. şövalyeliğin en önemli mevkilerden biri olduğu feodalizm döneminde beden eğitimi tekrar önem kazanmasına rağmen bu sadece erkeklerin aldığı bir eğitim olmuştur. Soylu sınıfın kadınları ise bedensel olarak eğitilmiyordu. Soylu sınıf kızları, dini eğitim, dans, şarkı söyleme, enstrümantal müzik ve nezaket dersleri alıyorlardı. Ayrıca dikiş nakış, dokuma ve örgü, el sanatı ve evde bulunan hizmetçileri idare etme konularında yetiştiriliyorlardı. Aldıkları eğitim ise bir soylu eşi olarak onların hayatlarına ayak uydurabilme amaçlıydı. Hümanizmin doğuşuyla birlikte birçok spor soylular tarafından benimsendi. Kadınlar artık okçuluğa, küreğe, satranca, avlanmaya, buz patenine, at sürmeye ve diğer aktivitelere katılır olmuşlardı.  

Tenis, Fransa’nın popüler sporuydu ve neredeyse her şehirde tenis kortu vardı. Eskrime ilgi oldukça artmıştı. Avrupa’da partiler ve dans organizasyonları çoğalmıştı. İskoçlar golfe ilgi duyarken, I. Elizabeth avlanmayı seven bir kraliçe olarak bilinmekteydi. Elizabeth döneminin diğer üst sınıf kadınları da tenise, okçuluğa, eskrime, bir çeşit bowlinge ve avcılığa katılıyorlardı . 17. ve 18. yüzyıllarda Avrupa’da sporun kurumsallaşması için çabalar başlamıştır. Ancak çoğu sportif aktivite ortamları tatiller, kutlamalar veya festivallerdi. 1830’larda Almanya’da kadınlar için cimnastik gelişmeye başlamıştır. İp atlama tehlikeli ve yorucu olmayan, ayrıca kızlara hitap eden bir egzersiz olarak benimsenmişti. Amerika’da ise 17. yüzyıldan 18. yüzyılın ilk yarısına kadar kadınlar boş zamanlarını kağıt oyunları, şans oyunları ve dansla meşgul olarak değerlendiriyor, boks ve at yarışlarına seyirci olarak katılıyordu. 

Kadın Sporunda Dönüm Noktası: 19. Yüzyıl  

  1. yüzyıl, özellikle sporun kurumsallaşmaya başladığı bir dönem olup kadınların da beden eğitimine ve spor branşlarına katılımlarının başladığı tarihtir. Henüz 1885’te Miss Bergman, İngiltere’de Beden Eğitimi Öğretmenleri Eğitim Koleji’ni kurmuştu. 
  2. 1 yüzyıl, özellikle sporun kurumsallaşmaya başladığı bir dönem olup kadınların da beden eğitimine ve spor branşlarına katılımlarının başladığı tarihtir. Henüz 1885’te Miss Bergman, İngiltere’de Beden Eğitimi Öğretmenleri Eğitim Koleji’ni, İç savaştan sonra ABD’de siyah kadınlar, Ulusal Beyaz Olmayan Kadınlar Ligi ve Afro-Amerikan Ulusal Federasyon’nun birleşmesi sonucu 1896’da Beyaz Olmayan Kadın Kulüpleri Ulusal Birliği’ni kurdular. Genç Kadınlar Hıristiyan Birliği gibi kurumlar kadınların sporda ve beden eğitiminde söz sahibi olmaları için çaba göstermekteydi. James Naismith’in 1891’de basketbolu tanıtmasının ardından Senda Brenson ve Gregory Baer, basketbolun kadınlar için yeni kurallarını belirlediler. Onlara göre kadın basketbolunun amacı sert ve zararlı oyundan uzak kalıp, takım çalışmasını desteklemekti. 1899’a kadar kadın beden eğitimciler bir Basketbol Komitesi oluşturdular ve kadın basketbolunun kurallarına standart getirdiler. Amerika’da 19. yüzyılda kriket, beyzbol, atletizm, at yarışlarının yanı sıra boks ve golf profesyonel hale gelip, futbol, yelken, tenis ve bisiklet gibi sporlar da amatör temellere oturtulmuştu. 19. yüzyılın ikinci yarısında ip atlama cimnastik derslerinde kızlar ve erkekler için uygulanmaya başlandı. 19. yüzyılda Dio Lewis ve Catherine Beecher, Amerika’da kadınların politik ve sosyal haklarını savunan ve egzersizin onlar için önemini kavratmaya çalışan liderlerdi. Beden eğitiminde Amerika’da 20. yüzyılın başlarında cimnastik yerini dansa ve atletizme bıraktı. 

Modern Olimpiyatlar ve Sonrası Kadın Sporunda Gelişmeler  

Baron de Coubertin, ilk Modern Olimpiyat Oyunlarını başlatırken 1896 yılında kadınların katılımını düşünmüyordu. Onların hassas, kırılgan, duygusal yapıda oldukları, dolayısıyla da spor müsabakalarında yarışmalarının da mümkün olmadığı kanısındaydı.  

Coubertin’in karşı olmasına rağmen, kadınlar 1900 yılında Paris’teki Olimpiyatlara iki spor branşından katıldılar: Tenis ve golf. İngiliz Charlotte Cooper, tenis ve Amerikalı Margaret Abott golf yarışmalarında birinci oldular. Bu olimpiyatlara kadınlarda beş ulustan toplam 19 sporcu katılırken kadın sporcu katılımı toplam sporcu katılımının yüzde biri bile değildi. Coubertin’in gayretleri sonunda 1905’te Brüksel’de yapılacak olan toplantıda kadınlar için spor” görüşmeleri reddedildi. Buna rağmen 1910da Lüksemburg’daki toplantıda jimnastik ve yüzmede kadınlar olimpiyat programına dahil edildiler. 1912’de kadınların yüzmede üç dalda (100m serbest, 4x100m serbest bayrak ve kule atlama) katılımları oy birliği ile kabul edildi. Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu ise kadınları hiçbir şekilde atletizmde görmek istemiyordu. Bu yüzden de kadınlar Fransa’da kendi spor federasyonlarını kurdular.  

Kadınların olimpik hareketin bir parçası olabilmek için verdikleri mücadelenin öncüsü Fransız Alice Milliat, 1917’de Kadın Kulüpleri Fransa Federasyonu”nu kurdu ve 10 Mart 1919’da da başkanı oldu. 

İkinci Kadınlar Olimpiyatı 1922’de yine Monaco’da yapıldı. Yaklaşık 300 katılımcı vardı. Uluslararası Kadınlar Spor Federasyonu (UKSF) ilk Kadınlar Dünya Oyunları’nı 20 Nisan 1922’de Paris’te başlattı. ikinci Dünya Oyunları 20 Nisan 1926’da İsveç’in Göteborg şehrinde yapıldı. 1928’de kadınlar Olimpiyatlara atletizmde katılabildiler. 1928’de Amsterdam’da düzenlenen 9. Olimpiyatlara 100m, 800m, yüksek atlama, disk atma ve 4xl00m’de kadınlar da katıldı. Bu kadar dalda katılımın yetersiz olduğunu düşünen Alice Milliat, Dünya Kadın Oyunları’nı organize etmeye devam etti. 1930’da Eylül ayında 16 ulusun katılımıyla Prag’da ve 1934’te Londra’da iki oyun daha yapıldı. Bu oyunlar sırasında UKSF Alice Milliat’ın liderliğinde düzenli olarak uluslararası kongreler gerçekleştirdi, kurallar tekrar belirlendi, yeni rekorlar kaydedildi ve yeni disiplinler tanıtıldı. 1936’daki olimpiyatlarda kadınlar atletizmde neredeyse tüm dallarda yarıştılar. Kadınların olimpiyatlara katılımını sağlayarak Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu bünyesine girmeyi başardılar. Ancak UKSF 1938’de kapatıldı. Alice Milliat’ın uluslararası bir spor lideri olarak kariyeri bitti ve 20. yüzyılın kadın spor hareketinin öncüsü olarak tarihteki yerini aldı. 

Kadınların çeşitli nedenlerle yaptıkları fiziksel aktiviteler batı kültürlerinde ilk uygarlıklardan 19. yüzyıla kadar kültürden kültüre değişiklik göstermiştir. Eski Mısır duvar resimlerine top oynayan ve akrobatik hareketler yapan figürler olarak yansıyan kadının, MÖ 1600’lerden itibaren Eski Yunan Miken vücut kültürüne Girit kaynaklı müzikal-estetik unsurların girişiyle fiziksel aktivite için önemli imkânlar yakaladığı anlaşılmaktadır. Antik çağ olimpiyat oyunlarında ilk beş yüz yıl boyunca yer bulamayan, ancak sadece kadınların katılabildiği Hera oyunlarıyla spor yapmak ve performansını sergilemek için çıkış yolu bulan kadının, diğer Yunan kentlerindeki kadınların aksine Sparta’da, askeri ihtiyaçlardan kaynaklanan sağlıklı ve güçlü çocuklar doğurmak ve yetiştirmek amacıyla fiziksel olarak eğitildiği görülmektedir. Rönesans ve Reform dönemlerinde halk şölenleri kapsamındaki çeşitli sportif aktivitelere kadınların seyirci ya da doğrudan uygulayıcı olarak katılımları sıklaşıyordu. 18. yüzyılda bağımsızlığını ilan eden Amerika’da kısa sürede birçok alanda olduğu gibi kadın sporunda da ilerleme kaydedilmişti. Kadınların spor ihtiyacı ve hakkı uğruna verilen mücadelenin öncüsü Fransız Alice Milliat’ın 20. yüzyılın ilk çeyreğindeki kurumsal ve organizasyonel alanlardaki çabaları semeresini vermiş, kadınların spora katılımlarının ve kadın branşlarının tüm kültürlerde günümüze kadar büyük bir artış göstermesine yol açmıştır.

Compare listings

Karşılaştırmak

Online Görüşme

Zamanınız bizim için değerli! Projeyi Uzmanımızdan online görüşme ile dinleyin, sorularınıza hızla yanıt alın.

sizi tanıyabilmemiz için lütfen bilgilerinizi girin.